ROMANTİK İLİŞKİLER: KİME AŞIK OLURUZ?

Aşk, insan yaşamında önemli bir yere sahip olan, hem olumlu hem de olumsuz duyguları barındıran karmaşık bir duygudur. Aşk, genellikle romantik ilişkilerde karşımıza çıkan bir duygudur. Peki, romantik ilişkilerde aşk kime yöneliktir? Bu sorunun cevabı, aşkın tanımına ve aşkın farklı türlerine göre değişebilir.

Aşkın Tanımı

Aşkın tek bir tanımı yoktur. Ancak, aşkı genellikle bir başkasına karşı duyulan yoğun sevgi, ilgi ve bağlılık olarak tanımlayabiliriz. Aşk, hem fiziksel hem de duygusal boyutları olan bir duygudur. Fiziksel aşk, karşımızdaki kişiyi fiziksel olarak çekici bulmakla ilgilidir. Duygusal aşk ise karşımızdaki kişiye karşı duyduğumuz sevgi, ilgi ve bağlılıkla ilgilidir.

Çoğumuz günlük hayatın koşuşturmalarına kendimizi kaptırıyoruz. Bazen okul bazen iş bazen aile bazen arkadaşlıklar derken hayat hep bir döngüyle devam ediyor. Bunların yanı sıra romantik ilişkiler de hayatımızın akışında olan bir şey. Peki çekiciliği ne sebep oluyor?

  • Yakınlık etkisi

Bazı araştırmalar gösteriyor ki kendimize yakın gördüğümüz kişilere aşık olma eğilimimiz daha yüksek. Burda yakınlıktan kasıt iki şekilde. Birincisi fiziksel yakınlık ikincisi ise duygusal yakınlık. Fiziki yakınlıktan bahsedecek olursak; okulda, iş yerinde, mahallede… sürekli yan yana olduğumuz kişilere aşık olma eğilimimiz daha az gördüğümüz kişilere aşık olma eğilimimizden daha yüksektir. Buna psikolojide maruz kalma etkisi (görme sıklığı etkisi) diyoruz. Duygusal yakınlık ise aynı acıyı, mutluluğu, sevinci, belki hastalığı paylaştığımız yani aynı duyguları paylaşabildiğimiz kişilere kendimizi daha yakın hissedip aşık olma eğilimimizdir.

  • Benzerlik

Tutumlarımızda, davranışlarımızda, değerlerimizde, fiziksel görünüşte benzerliğin, çekiciliği ve hoşlanmayı yordadığı çok açık bir gerçektir. Benzerlik özellikle uzun vaadeli ilişkilerin oluşumunda büyük bir faktördür. Hoşlantı ilk başta görmeyle başlar o yüzden kendimize yakın gördüğümüz birinden hoşlanma ihtimalimiz daha yüksektir.

  • Fiziksel çekicilik

Fiziksel çekicilik de hoşlanmada önemli bir rol oynar. Daha önce de bahsettiğim gibi hoşlantı görmeyle başlar. Her ne kadar dış görünüşe önem vermediğimizi savunsakta ilk etkilendiğimiz şey aslında dış görünüştür. Ama bu demek değildir ki sadece yakışıklı/güzel kişilere aşık olmak zorundayız. Kendi güzellik algımıza arzularımız da eklenince birinden hoşlanmamız gayet olağandır. Hatta bazen aşırıya kaçıp güzel/yakışıklı olan iyidir gibi bir düşşünceye kapılabiliriz. Psikoloji bilimi buna “hale etkisi” diyor, olumlu özelliğe sahip olan bir kişinin ilgisiz başka olumlu özelliklere de sahip olduğuna inanırız.

  • Evrim ve eş seçimi

Evrimsel psikoloji, aşkı doğal seçilim ilkelerine göre zaman içinde gelişen genetik faktörler açısından açıklar. Bu bakış açısına göre erkekler ve kadınlar üreme başarılarını en üst düzeye çıkardığı için farklı özelliklere ilgi duyarlar. Bu düşünme tarzından dolayı fazlaca eleştirilen bir bakış açısıdır.

Sternberg’in Aşk Üçgeni Kuramı:

Bu kurama göre aşk; yakınlık, bağlılık, tutku durumlarının farklı kombinasyonlarıyla farklı boyutlara ayrılıyor.

Aşk üçgeni
  1. Yakınlık: yakın olma ve sırları paylaşma hislerini içerir.
  2. Tutku: cinsel ve romantik çekim ögelerini barındırır.
  3. Bağlılık: ilişkiyi ileri boyutlara için gerekli olan sorumluluk, planlama insiyatif alma gibi öğeleri barındırır.

Sternberg için bir ilişkinin mükemmel olması, bu üç öğeyi de dengeli şekilde içermesine bağlıdır. Ancak kişilik özelliklerine ve partnerler arası iletişimin kalitesine göre çok farklı kombinasyonlardan ortaya çıkan farklıboyutta ilişkiler de bulunuyor

Aşk
  • 1. Aşksızlık( Aşık olamama): Sternberg’in bahsettiği üç unsurun hiçbiri bu aşkta bulunmaz. Bu tür ilişkiler bir nedene bağlıdır. Zoraki yapılan evlilikler, zorunlu ilişkiler aşksızlığa örnek verilebilir.
  • 2. Beğenme/Hoşlanma (Yakınlık): Sadece yakınlık bileşenini içeren bu aşk türünde kişi duygusal yakınlık hisseder. O kişiye karşı tutku ve bağlanma hissetmez. Yakınlık ve sıcaklıktan söz edilebilir.
  • 3. Delicesine Aşk (Tutku):  Kişinin gerçekte aşık olduğu kişiye değil de kafasında hayal ettiği kişiye karşı aşkının bir saplantı haline dönüşmesidir. Bu aşk türü sadece tutku bileşenini içerir. Aşık olunan kişi idealize edilir. Çılgınca sevme davranışı, seven kişi tarafından çok kolay bir şekilde ortaya konulur. Kişi bedensel ve zihinsel olarak çok çabuk uyarılır. Halk arasında “kara sevda” olarak isimlendirilen aşk türü buna örnek verilebilir.        
  • 4. Boş Aşk (Bağlanma): Bir kişinin bir başka kişiyi sevdiğine karar vermesi, aşkını devam ettirmesi ama ilişkinin içinde yakınlık ve tutku barındırmaması boş aşk olarak isimlendirilir. Bu aşk türünde sadece bağlanma vardır. Uzun yıllar süren evliliklerde ya da uzun süreli ilişkilerde duygusallığın ve fiziksel çekimin zamanla azaldığı durumlar bu aşk türüne örnek verilebilir.
  • 5. Romantik Aşk (Yakınlık+Tutku): Romantik aşk içerisinde yakınlık ve tutkuyu barındırır. Kişiler birbirlerini beğenmenin yanı sıra fiziksel ve zihinsel olarak da birbirlerini çekici bulurlar. Bağlanma bu aşk türünde gerekli değildir. Bağlanmanın olmaması ilişkinin kısa süreli olmasına neden olabilmektedir.
  • 6. Dostça Aşk (Yakınlık+Bağlanma): Dostça aşk arkadaşlarımızla olan ilişkilerimize benzer. Bu aşk türü tutku bileşenini içermez.  Tutku aradan uzun zaman geçince yerini bağlılığa bırakabilir ya da romantik bir aşk ilişkisi arkadaşça aşka dönüşebilir. Bu tip aşklar dostça aşka örnek olarak verilebilir. Kişilerin bu duruma verecekleri reaksiyonlar önemlidir. Tutkunun ortadan kalktığı ilişkilerde bazı kişiler yeni aşklara yönelebilir.
  • 7. Aptalca Aşk (Tutku+Bağlanma): Bu aşk türünü benimseyen kişiler genellikle tanıştıktan sonra çok hızlı bir şekilde evlenirler. Filmlerde görmeye alışık olduğumuz bu tür evlilikler nedeniyle Hollywood tarzı aşk olarak da isimlendirilir. Aptalca aşkta yakınlık öğesi bulunmaz. Tutku ilişkinin çimentosu gibidir. Ama tutkunun azalması ise bu aşk türünde genellikle hayal kırıklığı ve strese yol açar.
  • 8. Mükemmel Aşk (Yakınlık+Tutku+Bağlanma): Birçok insanın istediği aşk türü olarak geçer. İçerisinde Sternberg’in kuramının temelini oluşturan üç öğe de bulunur. Yakınlık, tutku ve bağlanmanın olduğu mükemmel aşk genelde daha kaliteli ve daha sağlıklı ilişkilerde görülür. Üç unsurun da dengeli bir şekilde dağıldığı bu ilişkilerde temel problem aşkı sürdürmektir. Kişiler mükemmel aşka sahip olmaktansa onu devam ettirmekte zorlanmaktadırlar.

Her ne kadar burda aşkı kuramsal olarak anlatsakta dünya üzerinde ne kadar insan varsa o kadar da aşk tanımı vardır bence. Aşkınızı illaki kalıplara oturtmak zorunda değilsiniz hatta varsın hiçbir kalıba sığmasın aşkınız. Kendinizi nasıl daha iyi hissedecekseniz ona göre yaşayın aşkınızı sonuçta hayat sizin hayatınız aşk sizin aşkınız…

Romantik İlişkilerde Aşk Nasıl Gelişiyor?

Romantik ilişkilerde aşk, genellikle aşamalı olarak gelişir. Bu aşamalar şunlardır:

  • İlgi: Karşımızdaki kişiyi ilk gördüğümüzde, ona karşı bir ilgi duymaya başlarız. Bu ilgi, fiziksel çekim, ortak ilgi alanları veya benzer kişilik özellikleri gibi faktörlere dayalı olabilir.
  • Coşku: İlgimiz, zamanla coşkuya dönüşür. Bu dönemde, karşımızdaki kişiyi sürekli düşünüyor, onunla birlikte olmayı arzuluyoruz.
  • Sevgi: Coşku, zamanla sevgiye dönüşür. Bu dönemde, karşımızdaki kişiyi olduğu gibi kabul eder, ona karşı derin bir sevgi ve bağlılık duyarız.

Romantik İlişkilerde Aşkın Sürdürülmesi

Romantik ilişkilerde aşkı sürdürmek için, aşağıdaki faktörlere dikkat etmek önemlidir:

  • İletişim: İletişim, sağlıklı bir ilişkinin temelini oluşturur. Partnerimizle açık ve net bir şekilde iletişim kurmalıyız.
  • İlgi: Partnerimize ilgi duymaya devam etmeliyiz. Onunla vakit geçirmeli, onu dinlemeli ve ona değer vermeliyiz.
  • Destek: Partnerimize destek olmalıyız. Zor zamanlarında yanında olmalı, onu motive etmeliyiz.
  • Saygı: Partnerimize saygı duymalıyız. Onun duygularını ve düşüncelerini önemsemeliyiz.

Yazar: Aybüke Aydın

Similar Posts